dc.contributor.author | Aydoğdu, Nergiz Yılmaz | |
dc.date.accessioned | 2021-12-12T16:50:38Z | |
dc.date.available | 2021-12-12T16:50:38Z | |
dc.date.issued | 2020 | |
dc.identifier.issn | 2147-1185 | |
dc.identifier.issn | 2147-1185 | |
dc.identifier.uri | https://app.trdizin.gov.tr/makale/TXpNek9UTXlNZz09 | |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/20.500.11857/2365 | |
dc.description.abstract | Türkiye’de Tanzimat sonrası dönem Osmanlı toplumunda bütünvatandaşları kapsayan yeni bir siyasal üst kimliğin oluşumu için atılan birdizi siyasi ve hukuki düzenlemelere sahne olmuştur. Osmanlı kimliğininMüslim ve gayrimüslim bütün tebaa için bir üst kimlik olarak inşası pek çokproblemi beraberinde getirmiştir. Bununla birlikte Türkiye’de yaşayan insanunsuru açısından bu kimliğin değişimi, problemleri, Müslüman Anadoluinsanı açısından mukavemet alanları ayrıntılı olarak çalışılmış değildir.Osmanlı Devleti’nin tebaası içerisinde Müslüman Türklerin devlete olanbakış açıları ve Tanzimat sonrası dönemde siyasi ve sosyal düzen içerisindekendileri için tayin edilen yeni konumlarına ilişkin düşünceleri vatandaşlıkve kimlik üzerine yapılan çalışmalar açısından çok önemlidir. Bu bakımdanbu çalışma, Hürriyet, Le Mukbir Basiret, İbret ve Diyojen gazetelerinde,Tanzimat sonrası merkezileşen ve hukuki olarak modern bir yapıyadönüşen Osmanlı idaresinin insan unsurunun Islahat Fermanı sonrasındayapılan idari ve hukuki düzenlemelere, eşit vatandaşlık politikalarınaeleştirilerini ortaya koymaya çalışacaktır.ÖzetKlasik dönem Osmanlı Devleti’nde Osmanlı kimliği, sultanın merkez vetaşra birimlerinde atamış olduğu tüm kamu görevlileri için kullanılan birtabirdir. Bütün Osmanlı tebaasını kuşatan, yönetilen bireylerin üst kimliğiolarak tanımlanan bir adlandırmadan söz edemeyiz. Tanzimat Dönemi ilebirlikte Müslim ve gayrimüslim bütün Osmanlı tebaasını eşit hak veyükümlülüklere sahip vatandaşlar olarak tanımlama çabası yönetici sınıftarafından gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Tanzimat reformları olarakadlandırılan düzenlemeler siyasi ve hukuki olarak Osmanlı tebaasını eşitvatandaşlar haline getirmek amacını taşır. Osmanlı kimliği, bu dönemde,idealize edilmiş bir üst kimlik olarak, yönetici sınıfın sahip olduğu bütünayrıcalıklar kaldırılarak, bütün Osmanlı vatandaşlarını kuşatan, tanımlayanbir kimlik olarak kullanılmaya başlamıştır.Islahat Fermanı’nın ilanı, Osmanlı Devleti’nin eşit vatandaşlık politikalarıiçerisinde önemli bir adım olarak kabul edilir. Bununla birlikte söz konusumetin, Müslüman tebaanın hâkim millet olarak kendilerini devletin sahibiolarak görüyor olmaları bakımından konumlarını sarsmış, Müslüman halkınTanzimat hükümetlerine karşı tepkilerini artırmıştır. Dönemin gazeteleri,fermanın hükümlerini ve siyasi eşitlik anlayışını Tanzimat paşalarınınmakamlarını koruma ve Avrupalı devlet adamlarına yaranma çabası olarakdeğerlendirmişlerdir. Gazete yazılarının bir kısmında fermanı ilan eden hükümet ve mensupları Müslüman görünümlü Avrupalı olaraksuçlanmaktadır.Tanzimat dönemi aydınları, Ali Suavi, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi YeniOsmanlılar, Islahat Fermanı sonrasında gerçekleştirilen reformları, Avrupalıdevletlerin arzu ve istekleri çerçevesinde gerçekleştirilen, sınırlı bir kesimehitap eden, gayrimüslim halkların konumunu iyileştiren düzenlemelerolarak görmektedirler. Ali Suavi, Muhbir gazetesinde yazdığı Islahat başlıklıyazıda, hükümetin düzenlemelerinin, Müslüman halk tarafından arzuedilmeyen icraatlar olarak görüldüğünü ifade etmektedir. Ali Suavi’nin aynıgazetede “Rusya Entrikası” başlıklı yazıda ise Islahat Fermanı sonrasındaAvrupalı devletlerin gayrimüslim halkları himaye politikalarının veOsmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahalenin arttığını belirtmektedir.Yeni Osmanlı aydınlarca şiddetle eleştirilen Islahat Fermanı, Mustafa ReşitPaşa tarafından da eleştirilmiştir. Paşa, Islahat Fermanı’yla azınlıklaratanınan ayrıcalıkların, Avrupalı devletlerin iç hukuka müdahalesi için bireraraç olacağını belirtmiş, Islahat Fermanı’nın ruhani liderlere maaşbağlanması, yabancılara “tasarruf-ı emlak” hakkının tanınması gibihükümlerini ‘Avrupa’ya verilen bir tahrip aracı olarak” değerlendirmiştir.Islahat Fermanı’nın ilanı öncesinde gerekli hazırlıkların ve tedbirlerinyapılmadığını belirten Paşa, Hristiyanlarla Müslüman halk arasındayaşanan sorunlarda sorumluluğun hükümet olduğunu belirtmiştir. NamıkKemal ve Ziya Paşa’nın Cebel’deki isyan hareketi ile ilgili değerlendirmeleriMustafa Reşit Paşa’nın kanaatlerini doğrular şekildedir. MüslümanHristiyan halkın arasındaki gerginliğin temelinde yatan etkeni, halkıngeleneksel siyasi düşünce ve tutumları olarak değerlendiren aydınlar,Avrupalı devletlerin himaye politikaları ile Osmanlı devletine olanbağlılıklarının azaldığını belirtmektedirler.Islahat Fermanı dönemin basınında, Osmanlı idaresinin bağımsızlığınıolumsuz olarak etkileyen, iç idarenin işleyişini bozan bir hukuki düzenlemeolarak görülmüştür. Hürriyet gazetesinde, Islahat Fermanı, Müslümanhalkın vicdanını yaralayan, devletin himaye ve korumasından uzaklaştıran,Avrupalı devletlerin ise müdahalelerine idareyi açık hale getiren birdüzenleme olarak değerlendirilmiştir. Tanzimat aydınları, gayrimüslimtebaaya tanınan hakların eşitlikten daha fazla imtiyaza dönüşmesine itirazetmişlerdir. Bunun yanında, söz konusu imtiyazların Hristiyanları tatminetmediğini belirtmişlerdir.Islahat Fermanı’na yönelik eleştirilerin devamı olarak, AraziKanunnamesinde yapılan değişiklik ile yabancılara emlak tasarruf hakkınıntanınmasına yönelik tepkiler de gösterilebilir. Yabancıların Osmanlı içhukukuna ve mahkemelerine riayet etmeleri ve olağan vergileri kabullenmeşartıyla uygulamaya konulacak olan düzenleme, Osmanlı tebaasının malidurumunu kötüleştirecek, Müslüman halkın tarlasını, toprağını elindençıkarmaya götürecek bir kanun olarak görülmüştür. Bunun yanında Islahat Fermanı’nın ilanı sonrasında, gayrimüslimmahallelerde artan izinsiz yapılaşma, inşaat ve tamirler, gelenekselmimarinin dışında büyük çan kuleli kilise inşaatları Müslüman halkırahatsız eden gelişmeler olmuştur. İzinsiz inşaat ve tamirlerde Osmanlıhükümetinin bu tür girişimlere sert muamele yerine yapıcı çözümlerüretmesi, inşaatlar için ruhsat alınmasını teşvik etmesi tepkileri artırmıştır.Hristiyan tebaanın Avrupa devletleri tarafından himayesi, Müslüman halkıngündelik hayatını zorlaştıran bir olgu olmuştur. Müslüman halkın HristiyanOsmanlı vatandaşları ve tüccarlarla olan ilişkilerinde yaşanan sorunlarAvrupalı devletlerin himaye politikaları ile birlikte kolayca bir uluslararasısoruna dönüşmüştür. Ticari hayatta bu güçlük daha açık olarak gün yüzüneçıkmıştır. Avrupa devletlerin vatandaşlığına geçen, fakat OsmanlıDevleti’nde yaşamaya devam eden gayrimüslim tebaa, yabancı tüccarlaratanınan ayrıcalıklarla ticaret yapmaya devam etmişler, büyük servetedinmişlerdir. Avrupa vatandaşlığına geçen gayrimüslim Osmanlıvatandaşları, toplumda idari, mali ve hukuki pek çok probleme de nedenolmuşlardır.Osmanlı tebaası içerisinde Avrupalı devletlerin vatandaşlığına geçen çoksayıda kişinin varlığı, Osmanlı Devleti’nin Osmanlı vatandaşlığındançıkmayı önleyici tedbirleri almasını gerektirmiştir. Özellikle iç hukukunişleyişinde Avrupa devletlerinin vatandaşlığına geçen kişilerin nedenolduğu sorunlar, Avrupalı devletlere tanınan imtiyazların tartışılmasına vekaldırılması taleplerine neden olmuştur. Avrupalı devletlerin kendi mezhepve inancındaki Osmanlı tebaasını himaye politikaları kavmiyet fikrinin buhalklar arasında yayılmasına ve Osmanlı ittihadı düşüncesinin yaraalmasına neden olmuştur.1869 Tabiiyet-i Osmaniye Kanunu’nun getirmiş olduğu eşit vatandaşlıkanlayışı, gayrimüslimlere tanınan ayrıcalıkların kaldırılması ilkesi ile birliktedönemin aydınlarınca desteklenmiştir. Yeni Osmanlı aydınlar, tek birOsmanlı milleti yaratma idealini benimsemiştir. Bununla birlikte Osmanlıittihadının Müslüman halkın aleyhine işleyen Islahat Fermanı hükümlerininyeniden gözden geçirilmesi fikrini önermişlerdir. Sözünü ettiğimizaydınların Osmanlı hükümetinin yürüttüğü eşit haklar esasına dayalı siyasivatandaşlık politikası ile ilgili olarak ikinci önemli tespit ve talep, Avrupalıdevletlerin gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarını himaye politikalarınınönüne geçilmesidir. Bu uluslararası siyaset, özellikle iç hukukun işleyişinizorlaştıran ve davaları sonuçsuz bırakan, çoğu zaman da Müslüman halkınaleyhine gelişen düzenlemelere neden olmaktadır. | en_US |
dc.description.abstract | The post-Tanzimat period in Turkey witnessed a number of political and legal arrangements taken for the formation of a new political supra-identity including all citizens in the Ottoman society. The construction of the Ottoman identity as a supra-identity for the whole Muslim non-Muslim citizens brought along many problems as well. However, the change of this identity in terms of the factor of human living in Turkey and its problems has not been studied in detail as an area of resistance in terms of Muslim Anatolian people. The perspectives of Muslim Turks on the state among the citizens of the Ottoman state, and their views on new positions assigned to them within the political and social order during the post-Tanzimat period are very important in terms of the studies on citizenship and identity. In this respect, this study attempts to reveal the perspectives and criticisms of human factor of the Ottoman administration, which becomes centralized after the Tanzimat and transformed into a legally modern structure, on administrative and legal arrangements made after the Edict of Reform, the policies of equal citizenship, and the Ottoman identity in Hurriyet, Le Mukbir, Basiret,Iİbret and Diyojen newspapers. Summary In the classical period Ottoman Empire, the Ottoman identity was a term used for all public officers appointed by the sultan in the central and provincial units. We cannot talk about a naming that involves all Ottoman subjects and is identified as the supra-identity of the ruled individuals. Along with the Tanzimat Period, the effort to identify all Muslim and nonMuslim subjects as the citizens with equal rights and obligations was attempted to be realized by the ruling class. The arrangements called as the Tanzimat reforms politically and legally aimed to transform Ottoman subjects into equal citizens. In this period, the Ottoman identity began to be used as an identity that involved and identified all Ottoman citizens by removing all privileges of the ruling class, as an idealized supra-identity. The declaration of the edict of reform is considered as an important step within the equal citizenship policies of the Ottoman Empire. Nevertheless, the relevant text shook the positions of the Muslim subjects in that they considered themselves as the dominant nation as the owner of the state, and the reactions of the Muslim people against the Tanzimat governments. The newspapers of the period considered the provisions and understanding of political equality of the edict as the Tanzimat pashas' efforts to protect their authorities and to ingratiate themselves with the European statesmen. In some of the newspaper articles, the government and its members who declared the edict were charged as the Muslim-looking Europeans. The intellectuals of the Tanzimat period, and the New Ottomans such as Ali Suavi, Namık Kemal, and Ziya Pasha, considered the reforms made after the Edict of Reform as the arrangements that were made within the framework of the wishes and desires of the European states, addressed a limited segment and improved the position of non-Muslim peoples. In his article entitled "Islahat [Reform]" in Muhbir newspaper, Ali Suavi indicated that the arrangements of the government were regarded as the practices undesired by the Muslim people. In his article entitled "Rusya Entrikası [Russia's Intrigue]" in the same newspaper, Ali Suavi indicated that European states' policy of protecting non-Muslim and intervention in the internal affairs of the Ottoman Empire increased after the Edict of Reform. The Edict of Reform, which was strongly criticized by the New Ottoman intellectuals, was also criticized by Mustafa Reşit Pasha. Pasha stated that the privileges granted to the minorities with the Edict of Reform would be a means for European states' intervention in domestic law, and he considered the provisions of the Edict of Reform, such as "putting spiritual leaders on a salary" and "granting foreigners with the right to purchase the real estate property", as "a destructive means granted to Europe". Pasha, who stated that the necessary preparations and measures were not made before the declaration of the Edict of Reform, indicated that the government was responsible for the problems between the Christians and the Muslim people. The evaluations of Namık Kemal and Ziya Pasha related to rebellion movement in Cebel confirmed the opinions of Mustafa Reşit Pasha. The intellectuals, who considered that the underlying factor of the tension between the Muslim-Christian people was the traditional political thoughts and attitudes of the people, indicated that the European states' protection policies and their loyalty to the Ottoman state decreased. In the press of that period, the Edict of Reform was considered as a legal arrangement that negatively affected the independence of the Ottoman administration and disrupted the functioning of the domestic administration. In the Hürriyet newspaper, the Edict of Reform was considered as an arrangement that hurt the conscience of the Muslim people, removed from the custody and protection of the state, and made the administration open to the intervention of European states. The intellectuals of the Tanzimat period objected to the transformation of rights granted to non-Muslim subjects into privileges more than equality. Furthermore, they stated that those privileges did not satisfy the Christians. The reactions to granting foreigners with the right to purchase the real estate property along with the amendment to the Land Code can be shown as a continuation of the criticism against the Edict of Reform. The arrangement, which would be put into practice on condition that foreigners would comply with the Ottoman domestic law and courts and would accept the ordinary taxes, was considered as a law that would deteriorate the financial situation of the Ottoman subjects and would cause Muslim people to sell their fields and land. Furthermore, following the declaration of the Edict of Reform, increasing illegal housing, construction and repairs in non-Muslim neighborhoods, and the constructions of churches with big bell towers apart from traditional architecture were the situations that disturbed the Muslim people. In illegal constructions and repairs, the fact that the Ottoman government produced constructive solutions instead of harsh treatment for such attempts and promoted obtaining license for constructions increased the reactions. The protection of the Christian subjects by the European states became a phenomenon that made the daily life of the Muslim people difficult. The problems experienced in the relations of the Muslim people with the Christian Ottoman citizens and merchants easily turned into an international problem along with the protection policies of the European states. This difficulty appeared more clearly in business life. The non-Muslim subjects, who became citizens of European states but continued to live in the Ottoman State, continued to trade with the privileges granted to foreign traders and made great fortunes. Non-Muslim Ottoman citizens who became European citizens also caused many administrative, financial and legal problems in society. The presence of many people who became citizens of European states within the Ottoman subject required the Ottoman State to take measures to prevent people from getting out of Ottoman citizenship. The problems caused by those who became the citizens of European states, especially in the functioning of domestic law, led to the requests for the discussion and removal of privileges granted to European states. European states' protection policies of Ottoman subjects of their own sect and belief caused that the idea of nationalism spread among these people and that the idea of Ottoman union was hurt. The understanding of equal citizenship introduced by the 1869 Ottoman nationality law was supported by the intellectuals of the period along with the principle of removing the privileges granted to the non-Muslims. New Ottoman intellectuals adopted the ideal of creating a single Ottoman nation. Nevertheless, they proposed the idea of reviewing the provisions of the Edict of Reform of the Ottoman nationality which were against the Muslim people. The second important determination and demand regarding the political citizenship policy of the relevant intellectuals based on equal rights exercised by the Ottoman government was to prevent European states' protection policies of non-Muslim Ottoman citizens. This international politics led to arrangements that especially complicated the functioning of domestic law and left the lawsuits inconclusive, and often developed against the Muslim people. | en_US |
dc.language.iso | tur | en_US |
dc.relation.ispartof | İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi | en_US |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | en_US |
dc.subject | Tarih | en_US |
dc.subject | Siyasi Bilimler | en_US |
dc.title | Tanzimat Dönemi Türk Basınında Islahat Fermanı ve Siyasi Vatandaşlık Politikaları: Eleştiri ve Tepkiler | en_US |
dc.title.alternative | Edict of Reform and Political Citizenship Policies in Turkish Press in the Tanzimat Period: Criticism and Reactions | en_US |
dc.type | article | |
dc.department | Fakülteler, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü | |
dc.identifier.volume | 9 | en_US |
dc.identifier.startpage | 636 | en_US |
dc.identifier.issue | 1 | en_US |
dc.identifier.endpage | 662 | en_US |
dc.relation.publicationcategory | Makale - Ulusal Hakemli Dergi - Kurum Öğretim Elemanı | en_US |
dc.institutionauthor | Aydoğdu, Nergiz Yılmaz | |