Muktedir Millet, Muhalif Millet: AKP’nin Söyleminde Kolektif Öznenin İnşası
Özet
2002 yılından beri Türkiye'de tek parti olarak iktidarda olan AKP'nin siyasal söyleminin kurucu unsurlarından biri de 'millet'in inşasıdır. AKP'nin söyleminde kolektif öznenin inşasını özcü olmayan bir biçimde incelemek ve böylece söylemin popülist boyutlarına ışık tutabilmek için Ernesto Laclau'nun geliştirdiği popülizm kuramından faydalanılabilir. Bu nedenle bu makalenin ilk bölümünde öncelikle Laclau'nun post-yapısalcı söylem kuramının bazı temel öğelerini ve özellikle popülizm çalışmasını yakından inceliyorum. Laclau'nun bir siyasal mantık olarak popülizm kavramsallaştırmasını oluştururken yararlandığı, kurumsal söylem, popülist söylem, eşdeğerlik mantığı, fark mantığı gibi bazı temel kavramları örnek olayım olan AKP'nin millet ve milli irade söylemlerini açıklamaya elverişli olan boyutlarıyla ele alarak bir kavramsal çerçeve kurmaya çalışıyorum. Ardından ikinci bölümde, söz konusu popülizm analizinden yola çıkarak, AKP'nin söyleminde 'millet' sözcüğünün değişen anlamlarının bağlamsal kullanımıyla işe koşulan çifte anlamlandırma stratejisini konunun ana hatlarını belirten çeşitli konuşma örnekleri üzerinden analiz ediyorum. Üçüncü bölümde AKP'nin erken dönemindeki söyleminden farklılaştığının iddia edildiği 2007-2010 yılları arasında yaşanan seçimi krizi, 27 Nisan 'e-muhtırası', parti kapatma davası, Ergenekon davası ve 2010 Anayasa değişikliği referandumu gibi, partinin tarihinde kritik önem taşıyan, dönemeç niteliğindeki siyasal gelişmeleri ve bunlar etrafında örülen siyasal söylemi örnekler üzerinden inceleyerek, 'vesayetçi seçkinler' karşısında 'milli irade' karşıtlığının nasıl kurulduğunu ve bunun 'milletin çifte anlamlandırılmasıyla' ilişkisini analiz ediyorum. Bu anlatı sayesinde parti, özellikle 2007-2010 döneminin gerilimli siyasal günlerini, hem milletin tüm ihtiyaçlarını, tüm taleplerini karşılayan, millete hizmet eden, güçlü ve istikrarlı bir Türkiye'nin lideri imajını hem de 'vesayetçi iktidar odaklarına' direnen milli iradenin temsilcisi imajını ayakta tutarak atlatabilmiştir. Hem 'muktedir millet', hem de 'muhalif millet' derken vurgulamak istediğimiz, 14 yıl boyunca Türkiye'de tek parti olarak iktidarda kalmış olan bir partinin millet kavramını, hem kendi hegemonyasını genişletmeye ve sürdürmeye yönelik kurumsalcı/kapsayıcı anlamıyla, hem de - her ne kadar sınırları belli belirsiz, değişken ve muğlak olsa da- kendi işaret ettiği 'iktidar odaklarının' hegemonyasına meydan okur ve seçkin olmayanların iradesine sahip çıkar biçimde popülist anlamıyla kullanabilme becerisine sahip oluşudur. Millete dair bu iki boyutlu söylemin etkili biçimde kullanımı, partiye 'milletin' ve 'milletin düşmanlarının' kimler olduğunu ve bunlara karşı nasıl tavır takınılması gerektiğini belirtme, tanımlama gücü vermektedir. Sonuç bölümünde ise, söz konusu bu kolektif öznelliğin söylemsel inşasının partinin kendi imajını hem hegemonik bir güç hem de aynı anda 'vesayetçi iktidar odaklarının' hegemonyasına karşı meydan okuyan bir güç olarak resmettiği tezini savunuyorum One of the founding elements of the political discourse of the AKP which has been ruling Turkey as a single party since 2002 is the construction of the nation. The theory of populism which has been developed by Ernesto Laclau can be useful in order to analyse the construction of the collective subject within the AKP’s discourse in a nonessentialist way, and to shed light on the populist dimensions of it. For this reason, in this article I begin with an investigation of Laclau’s post-structuralist discourse theory with special attention to his work on populism. I attempt to develop a theoretical framework drawing on Laclau’s concepts such as the institutional discourse, the populist discourse, the logic of equivalence and the logic of difference which are parts of his theory of populism as political logic, that would be fruitful to explain my case study: the AKP’s discourse of nation and national will. By this way, I attempt to analyse the strategy of dual signification which has been deployed by virtue of the diverse meanings and the contextual usages of the term ‘nation’in the AKP’s discourse through various samples from keynote speeches. Therefore, I examine the key texts that emerged in relation to the milestone political events such as the Presidency election crisis of 2007, the ‘e-memorandum’ of 27th April, the closure case against the AKP, the Ergenekon case and the constitutional referendum of 2010. In this way I aim to analyse the construction of the dichotomy between the ‘tutelary elites’ and ‘the national will’ and its relation to the dual signification of the term nation. With the help of this narrative, the AKP has managed to draw its own image on one hand as a leader party that fulfils all requirements and satisfies all demands of the nation, that serves the nation, that leads a powerful and stable Turkey and on the other hand as the representative of the national will which resists against the tutelary power centres. In conclusion I argue that the AKP has the ability to use the word nation both in an institutional sense which serves the purpose of sustaining and expanding its hegemony and of displaying itself as the representative of the nation as a whole, and in a populist sense which serves the purpose of dissenting the hegemony of the so-called power centres and of displaying itself as a the representative of the nation as the disadvantaged
Kaynak
Mülkiye DergisiCilt
41Sayı
1Bağlantı
https://app.trdizin.gov.tr/makale/TWpVMk5UWTJOZz09https://hdl.handle.net/20.500.11857/2344
Koleksiyonlar
- Makale Koleksiyonu [443]
- TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu [1037]